7 Ekim’den beri Gazze’ye insanlık dışı saldırılarını sürdüren İsrail’in işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarının ele alındığı duruşmalar başladı. Filistin heyetindeki BM Daimi Temsilcisi Riyad Mansur, Filistinli çocuklardan söz ettiği konuşmasının sonunda gözyaşlarına hakim olamadı.
Filistin‘in Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Riyad Mansur, Uluslararası Adalet Divanındaki (UAD) duruşmada Filistinli çocuklardan söz ederken gözyaşlarına hakim olamadı.
Hollanda’nın idari başkenti Lahey’deki Barış Sarayı’nda faaliyetlerini yürüten Uluslararası Adalet Divanında İsrail‘in, işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarının ele alındığı duruşmalar başladı. Dışişleri Bakanı Riyad el-Maliki’nin başkanlık ettiği Filistin heyetinde BM Daimi Temsilcisi Mansur da yer aldı. Maliki ve Filistin’in avukatlarının konuşmalarının ardından söz alan Mansur, Filistin halkı, hukuk ve barış tehlikede olduğu gerekçesiyle BM Genel Kurulunun, UAD’ye Filistin’le ilgili sorular yönelttiğini anımsattı.
“ULUSLARARASI HUKUK, NE O ÇOCUKLARI NE DE AİLELERİNİ KORUMADI”
Mansur, “Bu sorularla ilgili olarak hukukun açıklığı, İsrail tarafından devam eden ihlalin kanıtlarıyla eşleşmektedir, bu ihlal en insanlık dışı seviyelere ulaşmıştır.” dedi. Filistin halkının, 75 yıldır bulunduğu coğrafyanın ve hatta tarihin dışına itilme girişimleriyle karşı karşıya kaldığına işaret eden Mansur, “Hukuk kesinlikle açık olmasına rağmen hesap verilebilirlik olmadan ayaklar altına alınıyor, adalet yok ve adalet olmadan barış olamaz.” diye konuştu.
İsrail’in 75 yıl sonra yasa dışı davranışlarının sonuçlarına katlanmak zorunda bırakılması gerektiğini vurgulayan Mansur, sözlerini şöyle sürdürdü: “İsrailli liderler, artık niyetlerini gizleme ihtiyacı hissetmiyor. Filistin halkından öyle ya da böyle kurtulacaklarını açıkça söylüyorlar. Onlar, yasalara meydan okuyor ve yasalar da zar zor karşılık veriyor. Filistin için hukuk, eylem ve hesap verebilirlik için katalizör olmaktan ziyade ihlallerin ciddiyetinin bir ölçüsü olmaya devam ediyor. Bugün Gazze’deki Filistinli çocuklar için uluslararası hukuk ne anlama geliyor? Uluslararası hukuk ne o çocukları ne ailelerini ne de topluluklarını korumadı. Biz, payına düşenden çok daha fazla acıya katlanmış gururlu ve dirençli bir halkız. Bugün Filistinli olmak çok acı verici. Nasıl böyle bir kayba ve adaletsizliğe maruz kalabildik? Böyle bir hukuksuzluk ve aşağılanma tekrar tekrar yaşanır mı?”
“ADALET ARAYIŞIMIZ BİZİ UAD’A GETİRDİ”
Mansur, İsrail’in hukuka aykırı ilhakını yasallaştırmaya ve yüz binlerce yasa dışı yerleşimciye alan açmaya çalıştığına dikkati çekerek, Filistinlilerin varlığını inkar eden İsrail’in ihlallerini sonlandırmak yerine artırdığını kaydetti.
Filistinlilerin adalet arayışının kendilerini UAD’ye getirdiğini belirten Mansur, Divanı İsrail’in işgal altındaki topraklardaki varlığının yasa dışı olduğunu teyit etmeye çağırdı. Mansur, “(UAD’den) İşgalin derhal, tamamen ve koşulsuz şekilde sonlandırılması gerektiği görüşüne hükmetmenizi istiyoruz.” dedi.
KONUŞMASININ SONUNDA GÖZYAŞLARINI TUTAMADI
Konuşmasının sonunda Filistinli çocuklardan söz ederken gözyaşlarına hakim olamayan Mansur, şu ifadeleri kullandı: “Filistin Devleti, bu mahkemeye uluslararası hukukun korunması, adaletsizliğin sona erdirilmesi, adil ve kalıcı barışın sağlanması için uluslararası topluma rehberlik etmesi, Filistinli çocukların demografik bir tehdit olarak değil çocuk olarak muamele gördüğü, ait olduğumuz grubun kimliğinin hepimizin sahip olduğu insan haklarını azaltmadığı, hiçbir Filistinlinin ve hiçbir İsraillinin öldürülmediği, iki devletin barış ve güvenlik içinde yan yana yaşadığı bir geleceğe doğru bize yol göstermesi için çağrıda bulunmaktadır.
Filistin halkı, sadece kendi haklarına saygı gösterilmesini talep etmektedir. Daha fazlasını istemiyorlar. Daha azını ve başka hiçbir şeyi kabul edemezler. Özgürlük, adalet ve barışın geleceği burada ve şimdi başlayabilir. Yasanın ne olduğu, neyi gerektirdiği ve uygulamada ne anlama geldiği konusunda mümkün olan en net açıklamayı yapmak sizin elinizdedir. BM’nin tüm üyeleri olarak bilgeliğinize, adilliğinize, adalete ve hukukun üstünlüğüne olan bağlılığınıza güveniyoruz.”
UAD’DE İSRAİL’İN FİLİSTİN’İ İŞGALİNİN HUKUKİ SONUÇLARINA İLİŞKİN DURUŞMALAR BAŞLADI
Duruşmalar kapsamında aralarında Türkiye’nin de yer aldığı 52 devletin yanı sıra Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Afrika Birliği, 19-26 Şubat tarihlerinde, İsrail’in Doğu Kudüs dahil işgali altındaki Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki neticelerine ilişkin beyanlarda bulunacak.
Başta İsrail olmak üzere, işgalin devletler ve BM açısından sonuçlarının da ele alınacağı 6 gün sürecek duruşmalarda her bir devlet ve kuruluş, otuzar dakika sunum yapacak.
TÜRKİYE’NİN SUNUMU 26 ŞUBAT’TA
Filistin tarafının sunumuyla başlayan duruşmalarda Türkiye’nin Dışişleri Bakanlığının sunumu, son gün olan 26 Şubat’ta TSİ 12.00’de gerçekleştirilecek.
Hollanda’nın idari başkenti Lahey’deki Barış Sarayı’nda faaliyetlerini yürüten UAD’de halka açık duruşmalar canlı yayımlanıyor.
Sözlü sunumlarda sadece Filistin’e 3 saat süre tanınıyor. Sözlü beyanda bulunacak devletlerin arasında ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa, Almanya, İran, Kanada, Mısır, Güney Afrika, Japonya, İspanya, Suudi Arabistan, Malezya, Pakistan, Hollanda’nın yanı sıra AB, Orta Doğu ve Asya-Pasifik bölgesinden çok sayıda ülke yer alıyor.
Divan önünde danışma görüşünde ilk defa bu kadar çok sayıda devletin yazılı ve sözlü beyanda bulunduğu görülürken yazılı beyanda bulunan İsrail’in sözlü duruşmalarda yer almaması dikkati çekiyor.
Aralarında Türkiye’nin de olduğu 57 ülke ve uluslararası kurum, danışma görüşü verilecek sorular hakkındaki kendi tutumlarını içeren yazılı beyanlarını UAD’ye sunmuştu.
BM GENEL KURULU UAD’DAN GÖRÜŞ İSTEMİŞTİ
BM Genel Kurulu, 30 Aralık 2022 tarihli kararında UAD’ye, Divan Statüsü’nün 65. maddesine dayanarak 1967’deki savaştan bu yana İsrail’in Filistin’deki işgalinin hukuki neticelerine ilişkin iki soru yöneltti.
BM Genel Kurulunun Divandan cevaplarını talep ettiği sorular şu şekilde:
“1- İsrail’in, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını sürekli olarak ihlal etmesinin, işgali sürdürmesinin, 1967’den bu yana Filistin topraklarındaki yerleşim ve ilhak faaliyetlerinin, Kudüs’ün demografik yapısını, karakterini ve statüsünü değiştirmeye yönelik faaliyetlerinin ve ilgili ayrımcı mevzuat ve tedbirleri kabul etmesinin hukuki sonuçları nelerdir?2- İsrail’in, ilk soruda belirtilen uygulamaları, işgalin hukuki statüsünü nasıl etkilemektedir ve bu durumun tüm devletler ve Birleşmiş Milletler için doğurduğu hukuki sonuçlar nelerdir?”
Danışma görüşü talebi, 17 Ocak 2023’te BM Genel Sekreteri tarafından UAD’ye ulaştırılırken Divan, BM üyesi devletlere ve Filistin’e danışma görüşü istenen sorular hakkında yazılı ve sözlü beyanda bulunma haklarına ilişkin bildirim yaptı.
DANIŞMA GÖRÜŞÜNÜN ETKİSİ
UAD’nin verdiği danışma görüşleri, her ne kadar bağlayıcı olmasa da birçok devlet ve kuruluş tarafından dikkate alındığı ve verilen görüşe uygun hareket edildiği belirtiliyor.
Divanın, İsrail’in Filistin topraklarında inşa ettiği duvara dair 2004’te verdiği danışma görüşünde duvarın hukuka aykırı olduğunu tespitinin ardından birçok devlet ve şirketin, söz konusu duvarın inşasına katkı sunmaktan imtina etmesi, İsrail’e sattıkları inşaat malzemelerinin duvarın yapımında kullanılmaması şartını koyması dikkati çekiyor.
Yine UAD’nin 22 Temmuz 2010’da uluslararası hukukta bir devletin tek taraflı bağımsızlık ilan etmesinin yasaklanmadığı yönünde verdiği danışma görüşünün ardından, Kosova’nın bağımsızlığının meşruiyeti arttı ve bağımsızlığını tanıyan devlet sayısı çoğaldı.
UAD’nin görüşünün, işgalin uluslararası hukuka aykırılığı yönünde olması durumunda, bunun İsrail ve diğer ülkeler açısından getirdiği sonuçları da tespit etmesiyle, İsrail üzerindeki baskının artması ve ona açıkça destek veren ülkelerin uluslararası toplum tarafından tutumlarını gözden geçirmeye zorlanmaları muhtemel.
İSRAİL’İN GAZZE’Yİ İŞGALİNDE 7 EKİM SONRASI
Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, “Filistinlilere ve başta Mescid-i Aksa olmak üzere kutsal değerlere yönelik sürekli ihlallere karşılık verme” gerekçesiyle İsrail’e 7 Ekim 2023’te kapsamlı saldırı düzenledi.
İsrail, 7 Ekim’deki saldırılarda 1200 İsraillinin öldüğünü, 5 bin 132 kişinin de yaralandığını açıkladı.
GAZZE’DE 12 BİNİ ÇOCUK 29 BİN KİŞİ ÖLDÜRÜLDÜ
İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda en az 12 bin 660’ı çocuk, 8 bin 570’i kadın olmak üzere 29 bin 92 Filistinli öldürüldü, 69 bin 28 kişi yaralandı.
Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.
İsrail ordusu, Gazze Şeridi’ne saldırılarının başladığı 7 Ekim’den bu yana 235’i karadan işgal sürecinde olmak üzere 572 askerinin öldürüldüğünü duyurdu.
Çatışmalara 24 Kasım 2023’te 4 günlüğüne verilen ve daha sonra 3 gün daha uzatılan “insani ara”da 81 İsrailli ve 240 Filistinli esir karşılıklı serbest bırakıldı. Öte yandan İsrail, binlerce Filistinliyi alıkoyup hapsetmeye devam etti.
İşgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te de 7 Ekim 2023’ten bu yana İsrail güçleri ile yasa dışı Yahudi yerleşimcilerin saldırılarında 395 Filistinli hayatını kaybetti.
İsrail ordusu ile Hizbullah arasında 8 Ekim 2023’ten bu yana yaşanan çatışmalarda 205 Hizbullah mensubu, 11 Emel mensubu, 12 Filistin İslami Cihad Hareketi ve 12 Hamas Hareketi mensubunun yanı sıra 41 Lübnanlı sivil, 1’i asker 2 Lübnan güvenlik görevlisi, 6 İsrailli sivil ve 11 İsrail askeri hayatını kaybetti.